| Mazi Kayıp ~ | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Anestezi. Yardımcı Yönetmen
Mesaj Sayısı : 533 Kayıt tarihi : 17/06/10 Yaş : 28 Nerden : David Tennant, Love, (:
| Konu: Mazi Kayıp ~ C.tesi Haz. 26, 2010 11:23 pm | |
| Mazi Kayıp Kadın birden bir kabusla uyandı. Yatağının yanındaki masanın üzerinde duran saate göz ucuyla bakıp gözlerini devirdi. Saat on iki olmuştu.
Üzerindeki paçavrayı kenara fırlatarak yatağından aşağı süzüldü. Parmaklarının ucuna zarifçe indi. Zemin soğuktu. Uzun bir titremeden sonra yatağının karşısındaki boy aynasında kendisini gördü. Ağlamaktan gözleri şişmiş ve kırmızıydı. Elinde kirden simsiyah olmuş bir alçı vardı. Beyaz geceliği dizlerine kadar geliyordu. Teni soluk ve narindi. Kolları morarmış; yüzünde çizikler vardı. One ne olmuştu?
Tek eliyle yüzündeki yaranın üzerine dokundu. Elini acıyla birlikte bir inlemeyle geri çekti. O çok önemsediği beyaz ve pürüzsüz teni şimdi mahvolmuştu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Oğlu neredeydi? Kızı neredeydi? Eşi neredeydi?
Aklını kurcalayan sorularla evi dört dönüyordu. En sonunda pes edip dolabını açtı. Üzerine bir şeyler giyip komşusuna neler olduğunu soracaktı. Dolabı açtığında ufak çaplı bir şok geçirdi. Kıyafetleri nereye gitmişti? Bu şekilde dışarı çıkamazdı. Ama soruları başını öyle çok ağrıtıyordu ki bir çılgınlık yapıp sokağa fırladı. Etrafına göz gezdirdi. Ne arabası dışarıdaydı ne de komşusunun evi... Evden ziyade bir köşk vardı. Dün küçük bir ev olan evin yerinde bugün kocaman bir köşk duruyordu. Bir günde ne çok şey değişmişti böyle!
Beline kadar gelen altın sarısı saçlarını savura savura yürüyordu sokaklarda. Kimse ona bakmıyor, herkes kendi işine odaklanmıştı. Herhalde kadını utandırmak istemiyorlardı. Kadın artık bu durumdan sıkılmıştı. Kenarda oturan adamın yanına utanarak gitti.
‘’Bayım, bakar mısınız?’’ dedi. Ama ses yoktu. Bu adamın sorunu neydi? Yoksa kadını duymuyor muydu? Kadın tekrar şansını denemek istedi.
‘’Bayım beni duyuyor musunuz?’’ dedi. Adamdan yine cevap gelmemişti. Kadın içinden lanetler okumaya başladı. Adam da bir anda kalkıp kadına çarparak gitti. Ne kadarda kabaydı böyle! Hem cevap vermiyor, hem de kadına çarpıyordu. İyi bir aile terbiyesi almamış olsa gerek diye düşündü kadın. Daha sonra umutsuzca etrafta dolaşmaya başladı. Baştan beri kaçırdığı bir ayrıntı takıldı gözüne. Buradaki kimseyi tanımıyordu. Hafızası iyi olmasa burasını bile tanıyamayacaktı beklide.
Rüya mı görüyordu? Bazı insanlar ona tanıdık geliyordu fakat bunlar onun arkadaşları değildi. Oysa doğduğundan beri burada yaşamıyor muydu?
Kadın birden aklını kaçırdığını düşündü. Gerçekten bu insanların nesi vardı? Gözlerinden birkaç damla yaş düştü. İyi de neden ağlıyordu? Daha sonra ağlamadığını, bunun bir yağmur tanesi olduğunu anladı. Çıplak ve ıslak ayaklarıyla evin yolunu tuttu.
Artık üşüyordu ve ıslanmıştı. İçine bir umutsuzluk düştü. Eşiyle kavga etmişlerdi. Belki de çocuklarıyla birlikte kadını terk etmişlerdi? Kadın bu sefer gerçekten ağlayarak içeri girdi. Salonda bir koltuğun üzerine oturdu. Koltukların, televizyonun, her şeyin üzerinde toz vardı. Duvarlarda örümcek ağları oluşmuştu. İyi bir temizlik yapmalıydı. İyi ki de komşusu evde değildi. Evin bu halini görseydi, kadını çok kınardı.
Birden bir tıkırtıyla kapı açıldı. Belki de eşi ve çocukları geri dönmüştü ya da bir hırsızdı! Kapıdaki her kimse ses çıkarmadan içeri doğru ilerliyordu. Kadın artık emindi. Gelen bir hırsızdı. Hemen çiçekleri kurumuş olan vazoyu eline alıp kapının arkasına saklandı. Bir yandan can güvenliğini sağlıyor bir yandan da gelenlerin çocuklarının olmasını diliyordu. Neden çiçeklerin kuruduğunu düşünecek zamanı yoktu kadının. Ona daha sonra kafa yoracaktı. Çıplak ve ıslak olan ayakları yerde iz yapmıştı. İçeri konuşarak iki kadın girdi.
Biri çok komik giyinmişti. Aslında ciddi bir giyim tarzıydı. Dizlerine kadar gelen dar –göbeğine kadar çekilmiş- bir etek, marka olan beyaz bir gömlek, bir ceket ve kanlı bir gözlüğü vardı. Apartman topuklu ayakkabıları göze çarpıyordu ve çok fazla ses çıkarıyordu. Diğer kadını süzdü kadın. Bu kadın ona çok tanıdık gelmişti. Ama bu olamazdı değil mi? Bu yan komşusu Suzan’ın ta kendisiydi. Aslında ‘ta’ kendisi değildi. Bu kadın Suzan’ın yaşlanmış versiyonuydu. Belki de annesiydi. Ama annesi ölmemiş miydi? Kadına yalan mı söylemişti? Suzan ya da Suzan görünümlü kadın konuşmaya başladı:
‘’Evet hanım kızım ev budur. En yakın arkadaşımın eviydi.’’ dedi. Kadın artık emindi. Bu en iyi arkadaşı, sırdaşı Suzan’dı. Çocuklarının onu yıprattığını düşünürdü ama bu kadarı da fazlaydı. Bir günde nasıl bu kadar yaşlandığını sormak için aklına not etti. Şuan düşünmesi gereken başka bir şey vardı. Bu ev hala onun değil miydi? Ne saçmalıyordu Suzan?
‘’Çok zor bir durum olmalı.’’ dedi ciddi görünümlü kadın. Kadın hala neler döndüğünü çözebilmiş değildi. Suzan gözyaşlarını serbest bırakarak cevap verdi:
‘’Evet, bir anda kaybettik.’’ dedi. Kimi kaybetmişlerdi? Kadının kalbine bir inme indi. Yoksa çocuklarına bir şey mi olmuştu? Diğer kadın iç çekerek;
‘’Ben diğer arkadaşlarımı gönderirim. Ev güzel, satarız teyze.’’ dedi. Kadın sinirlenmişti. Arkadaşı ona ihanet mi ediyordu? Zaten çocuklarına üzülüyordu bir de Suzan böyle mi yapacaktı? Onun evini nasıl satardı?
Suzan: ‘’Çocukların ölmesine çok üzüldüm, daha çok küçüklerdi.’’ dedi. Olan olmuştu. Kadının kalbi daralmaya başladı. Bu sefer hıçkırarak ağlamaya başladı. Onun evlatları, gözü gibi sakındığı yavruları ölmüştü. Emlakçı kadın araya girdi:
‘’Evet, gerçekten de küçüklerdi.’’ dedi. Kadın daha fazla dinlemek istemiyordu. Kalbi daha fazlasına dayanamazdı. Emlakçı kadın elindeki gazeteyi tozlu rafların üzerine bıraktı. O sırada Suzan yerdeki ayak izlerini emlakçıya gösterdi.
‘’Şimdi hayaletçilik oyunu moda! Çocuklar arkadaşımın hala burada olduğunu düşünüyorlar.’’ dedi. Kadın bir gayret edip gazeteyi eline aldı. Gazetenin manşetine bakınca bir çığlık koyuverdi. Gazetenin kapağında kocaman bir başlık vardı.
‘’Trajik kazanın 10. Yıl dönümü.’’ yazıyordu. Kızının, oğlunun, eşinin ve bir de kadının vesikalık bir resmi vardı. Alt başlıkta şunlar yazıyordu. ‘’Yıldız Ailesi 10 yıl önce uçurumdan yuvarlanarak hayatlarına son verdiler. Onları bugün sevgiyle anıyoruz.’’ Kadın hemen tarihe baktı. 20 Nisan 2010’du.
Şimdi her şey yerine oturmuştu. Kadın bunun bir şaka olduğunu düşünmek istese de olmadığını biliyordu. Her şeyin tozlu olması onun suçu değildi. Kimsenin onu tanımaması ve onun da kimseyi tanımaması ayrıca çiçeklerin kuru olması da onun hatası değildi. Biraz daha dikkat etseydi belki de 12’ye gelen saatin durduğunu anlayacaktı. Evet her şey hızlıca yerine oturmuştu. O kadın, zaten 10 yıl önce uçurumdan yuvarlanarak ölmüştü…Sabahattin Ali Öykü Yazma Yarışması 2010 Yarışmada beşinci olan öykü.
Aslıhan S.
En son Anestezi. tarafından Paz Haz. 27, 2010 11:33 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
**TaP10** Profesyonel
Mesaj Sayısı : 303 Kayıt tarihi : 12/06/10 Yaş : 28 Nerden : Bursa
| Konu: Geri: Mazi Kayıp ~ Paz Haz. 27, 2010 11:03 am | |
| Vay Vay Vay Vay... Aslı ne yazmışın sen öle... Sık sık bekliyoruz böyle öyküler... Aslında ilkte öldüğünü anlamamıştım kadının... Sonra içeri iki kadın girip konuşmaya başladığı anda anladım... | |
|
| |
Anestezi. Yardımcı Yönetmen
Mesaj Sayısı : 533 Kayıt tarihi : 17/06/10 Yaş : 28 Nerden : David Tennant, Love, (:
| Konu: Geri: Mazi Kayıp ~ Paz Haz. 27, 2010 11:35 am | |
| | |
|
| |
AdelTime* Profesyonel
Mesaj Sayısı : 374 Kayıt tarihi : 13/06/10 Yaş : 29 Nerden : İstanbul
| |
| |
Anestezi. Yardımcı Yönetmen
Mesaj Sayısı : 533 Kayıt tarihi : 17/06/10 Yaş : 28 Nerden : David Tennant, Love, (:
| |
| |
//ÖzLém..* Yönetmen
Mesaj Sayısı : 365 Kayıt tarihi : 11/06/10 Yaş : 29 Nerden : İstanbuL..
| Konu: Geri: Mazi Kayıp ~ Ptsi Haz. 28, 2010 3:01 pm | |
| Hmm.. Biraz eleştirmem gerektiğini düşünüyorum. En başında, yazım tarzın o kadar gerçekçiydi ki, sonunu bilmeme rağmen yine ne 'Ne olacak acaba?' diyerek okudum. Ama şu gazete olayı biraz acayip geldi. Yani şöyle, her ailenin ölüm yıl dönümü böyle yazılsaydı gazetede bu bölüm sayfalar alırdı. Keşke eski bir gazete olsaydı da oradan öğrenseydi diye düşündüm ben. Bir de son cümle yerine oturmamış gibi geldi. Onun yerine bütün hikayeye uygun daha anlamlı bir cümle olsaydı çok daha iyi olabilirdi. Yine de, derece alabilecek bir öyküydü AslıKuş'um. Tebrik ediyorum seni. | |
|
| |
Anestezi. Yardımcı Yönetmen
Mesaj Sayısı : 533 Kayıt tarihi : 17/06/10 Yaş : 28 Nerden : David Tennant, Love, (:
| |
| |
//ÖzLém..* Yönetmen
Mesaj Sayısı : 365 Kayıt tarihi : 11/06/10 Yaş : 29 Nerden : İstanbuL..
| Konu: Geri: Mazi Kayıp ~ Ptsi Haz. 28, 2010 3:18 pm | |
| Hayır, o zamandan kalma bir gazete bulabilirdi mesela masanın üstüne örtülmüş. Tesadüf ya, o haber denk gelmiş olabilir. | |
|
| |
Anestezi. Yardımcı Yönetmen
Mesaj Sayısı : 533 Kayıt tarihi : 17/06/10 Yaş : 28 Nerden : David Tennant, Love, (:
| |
| |
//ÖzLém..* Yönetmen
Mesaj Sayısı : 365 Kayıt tarihi : 11/06/10 Yaş : 29 Nerden : İstanbuL..
| Konu: Geri: Mazi Kayıp ~ Ptsi Haz. 28, 2010 3:48 pm | |
| Her neyse, kötü değil zaten. Sadece biraz garip olmuş ama üstünde durmana gerek olmayacak bir şey. | |
|
| |
Anestezi. Yardımcı Yönetmen
Mesaj Sayısı : 533 Kayıt tarihi : 17/06/10 Yaş : 28 Nerden : David Tennant, Love, (:
| |
| |
| Mazi Kayıp ~ | |
|