Anestezi. Yardımcı Yönetmen
Mesaj Sayısı : 533 Kayıt tarihi : 17/06/10 Yaş : 28 Nerden : David Tennant, Love, (:
| Konu: E.Ş ~ Rüya bu Ya! Perş. Ağus. 19, 2010 8:28 pm | |
| "Her şey sen olsun şu dünyadave olmasın sen olmayan dünya da"- İskender PALA, Kitab-ı Aşk
Zor, bu cümleleri durup düşünmeden kuruvermek. Belleğimin oynadığı bir oyunda, yardımcı erkek oyunculuktu rolüm. Uyandığımda devam eden rüyalara şaşmamla başladı herşey. "Nasıl oluyor?" diyordum. "Bu hikayenin başını ben rüyamda görmüştüm." Meğer, yıllardır rüyayla gerçeği ayırt edemiyormuşum.
En zoru çözüme dair bir bilgiye sahip olmadığım halde artarak sürmesi çözümsüzlüğün. Problemin yarım uyuma haliyle dalışımdan kaynaklandığını düşünüyorum. Dünyaya çekilen bir perde arkasından bakıyorum. Perdenin ardında beş duyumla hissettiğim "gerçek" dünya ile zihnimde kurduğum "rüya" kentin görüntüleri içiçe terennüm ediyorlar.
Yağmurun yağdığını rüyamda gördüğüm bir gecenin sabahında yağmur yağmış olurdu. Radyonun açık unutulduğu bir gece boyunca rüya diye gördüklerim radyodan gelen seslere uydurduğum hayali görüntüler olurdu. Gecenin bir vakti uyku arasında yaptığım bir telefon konuşmasının rüya olmadığını günün herhangi bir saatinde yaptığım diğer telefon konuşması esnasında fark ederdim.
Nasıl bir bilince veya zihne ya da adını koymakta zorlandığım o şeye sahibim bilemiyorum. Tarifsiz bir kabus içimdeki. Bir kabusun en kötü yanı uyandığında gerçek olduğunu ve hala sürdüğünü fark etmek olmalı.
Eski bir rüyamı -içinde onların da geçtiği- arkadaşlarıma heyecanla anlatmaya başladığımda: "Şaka mı yapıyorsun. Bunların hepsi gerçek" cümlesiyle ufka dalardım kısık ve yenilmiş gözlerle. Ufuk çizgisi gökyüzünü ve yeri uzakta fark edilmesi zor bir noktada ayırırdı. Belleğimin ufuk çizgisinde gerçek ve rüya ayrılıyordu ve bu çizgiyi fark etmek çok daha zordu. Aynı olayı bir arkadaşıma ilkinde bir rüya, ikincisinde yaşadığım bir anı olarak anlattığımda, ciddiyetimden şüphe duyuyor ve uzaklaşıyordu benden. Bakışım belleğimin ufuk çizgisini göremez olmuştu artık. Ne taraf gerçek, ne taraf rüya bilemiyordum. Rüya nereden başlıyor, gerçek nerede. Haritası rüzgara kapılmış bir gezgin gibi kendi antik kentimde kaybolduğumu anlıyordum.
Peşinde olduğum şeyin gerçek ya da rüya dediğim dünya olmadığının şimdi bu yazıyı yazarken ayırdındayım. Gerçek ya da rüya, içimde sakladığım anılarla alıp veremediğim hiçbir şey yoktu. İki taraftan da memnundum da belirsiz sınırlar yaşantımı zorlaştırıyordu. Belki daha çok yakınımdakilerin hayatını zorlaştırıyordu demeliyim.
'En iyisi unutmak' dedim birgün. Bir problemi çözmek için denenecek en kötü yolun onu yok saymak olduğunu öğrendim. Anı olarak sakladığım görüntülerin gerçekliğine güvenemiyordum artık. Zihnimde görüntüler atlası, susuyordum, korkarak. Unutmam gereken hangi taraf bilemediğimden, ikisini de unutmuş gibi yapıyordum. Beceriksizceydi.
Unutma oyunu işe yaramayınca bulduğum çözümlerden biri de yazmaktı. Yaşadıklarımı yazarsam, rüya olanları ayırabileceğimi düşünmüştüm. Yazmanın büyüsüne böyle kapıldım. Yaşadıklarımı yazmaya başladığımda herşeyin normale döneceğini sanıyordum. Yazmak, insan belleğinin oyun alanı. Yaşadıklarımı yazmaya başladığımda bu oyunu fark edememiştim. Yaşama ve yazma anı arasında geçen zaman, belleğimin bana oynayacağı oyunları hazırlamaya yetiyor ve artıyordu. Bir yaşantının anı olması için ilkin belleğe kayıt edilmesi gerekiyordu. Yazarken belleğime daldırdığım hayali el orada tasarlanılan gerçeği alıp kağıda döküyor sanıyordum. Gerçekle rüyayı ayırt eden çizginin nereden çizildiğini fark edemiyorsanız yazdıklarınıza sızan rüyaların olması kaçınılmazdı. Yaşadıklarımı yazdığımı sanırken, bir ara yaşamayı umduklarımı da yazmaya başladığımı gördüm. Sonraki sorum maalesef şuydu: "rüyalarımı ne zamandan beri yazıyorum acaba?"
Bir geçmişi ardımda bırakıyorum. Aslında itiraf etmesi zor da olsa iki geçmiş bırakıyorum ardımda. Birbirine geçmiş, iki geçmiş zaman hikayesi. Rüya ve gerçek.. İki kelimeyle böldüğüm anılarımdan hangilerine rüya, hangilerine gerçek diyebileceğim belirgin bir ipucu hala yok.
Geçmişi yok sayamıyor insan, benimki gibi güzel ihtimaller barındırıyorsa.
...Sonuncusu şöyle.
...
Rüyamda seni görüyorum. Bana gördüğün bir düşü anlatmaya başlıyorsun. Ben, seni ne çok özlediğimi anlatıyorum. Birbirimizi dinlemiyor gibiyiz.
"Bir gömlek," diyorsun, "kumaşı güzel bir gömlek bana veriliyordu rüyamda. Karşılığında birşey istenmeksizin. Siyah desem; siyah değil, yeşil desem; yeşil değil."
"O gömlek, benim." diyorum. "Sana beni veriyorum. Karşılıksız. Almıyor musun?"
Rüyanın tabirini yapmaya kalktığımı söyleyip devamını anlatmıyorsun. Sonu sende kalıyor. Aklım sende kalıyor. Öyle kısa bir an ki derin bir nefes alıp içinde "ben" ve "sonsuz" kelimelerinin geçtiği bir soru soruyorum. Aklından onlarca kelime geçiyor. Sanki hepsini duyuyorum ama söylemiyorsun. Dakikalar sonra "hayır" diyorsun.
Öyle güzelsin ki uyanmak gücüme gidiyor.
...
Eğer rüya görmedimse; bu sana son seslenişim, hayır bir düş gördüysem; seni çok özlemişim.
SYLVIA: Artık bana aşık olmaktan vazgeçer misin?
DORANTE: Var olmaktan vazgeçersen.-Marivaux, Le Jeu de l'Amour et du Hasard
Çok sevdiğim Erol hocamın Face book sayfasından alıntıladım. Çok güzel yazmış. Sizinle paylaşmak istedim. | |
|
^Violet^ Amatör
Mesaj Sayısı : 53 Kayıt tarihi : 18/08/10 Nerden : Istanbul
| Konu: Geri: E.Ş ~ Rüya bu Ya! Perş. Ağus. 19, 2010 8:35 pm | |
| Cok guzelmis ya gercekten tek kelimeyle bayildim | |
|
Anestezi. Yardımcı Yönetmen
Mesaj Sayısı : 533 Kayıt tarihi : 17/06/10 Yaş : 28 Nerden : David Tennant, Love, (:
| Konu: Geri: E.Ş ~ Rüya bu Ya! Perş. Ağus. 19, 2010 8:37 pm | |
| - ^Violet^ demiş ki:
- Cok guzelmis ya gercekten tek kelimeyle bayildim
Bende okuduğumda bayılmıştım. Deha bir öğretmenim var. | |
|
~//Pandora Dublör
Mesaj Sayısı : 260 Kayıt tarihi : 13/06/10 Yaş : 27 Nerden : Ankara
| Konu: Geri: E.Ş ~ Rüya bu Ya! Salı Eyl. 14, 2010 3:25 pm | |
| Evet gerçekten çok güzelmiş Ellerine sağlık,sonuçta geçirmek için uğraştın | |
|