Acaba nasıl yazar olunur? İlginçtir; bazı mesleklerin okulu yoktur.
Örneğin, satıcılık bir meslektir; ama bildiğim kadarıyla üniversite düzeyinde satışçı yetiştiren okul yoktur. Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri, bana göre yazar yetiştirmez; başka bir profilde insan yetiştirir; ama elbette Türk Dili ve Edebiyatı mezunlarından da yazar çıkabilir. Diğer fakülteler, değişik türlerde insanları yazarlığa hazırlayacak bilgiler veriyor gibi geliyor. Örneğin, bence bir öykücü ya da romancı adayının Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne değil de, bir Filoloji (Amerikan Filolojisi, İspanyol Filolojisi) gibi bir bölüm okuması gerekir. Niçin mi, iyi bir yazarın, kendi kültürünün dışında en az bir kültürü anıması ve iki kültür arasındaki farkları görüp neden? sorusunu sorabilmesi ve düşünmeye başlayabilmesi
için.
Yazarlığın birinci kuralı, üsluptan önce fikre sahip olmaktır. Dünyanın en iyi konuşmacısının fikri yoksa, söyleyecek bir şeyi yoktur. Fikir olmadan en iyi romancı bir roman, en iyi denemeci bir deneme yazamaz. Üslup olarak yazarlık becerisine sahip olmak yazar olmaya yetmez. Diksiyon
kurslarına giden insanlar var; konuşacakları uzman oldukları bir konu, onlara konuşma konusunun fikrini veren bir konu yoksa hiçbir zaman konuşamazlar.
Yazarlığın birinci kuralı, en az bir konunun dünya kalitesinde uzmanı olmaktır. Psikoloji, pazarlama yönetimi, çocuk yetiştirme, hipnotizma, kira davalarının çözümü, icatlar tarihi, astronomi vb. gibi binlerce konudan birinde uzmanlaşma gerekir. Uzmanlaşma, belirli bir sahada yüzlerce kitap okuyarak, o konuda eğitim alarak, o konuda bir işte çalışarak, o konuda çalışanları gözleyerek ya da başka bir yolla; ama emek vererek gerçekleşir.
Fakülte okumak da bana sorarsanız yazar olmak için yetmez; çünkü fakültede dört yılda yaklaşık 50 derste 50 kitap okuturlar; gerçekten fark edilir ölçüde uzman olmak içinse o konuda en az 1000 kitap okumak gerekir. Hatta sadece kendisini belirli bir konuda diğer insanlardan ayırıcı nitelikte
bu tür bir uzmanlığa sahip insanlar, üslupları hiç olmasa bile yazar olabilirler.
Bir yazar, uzmanı olduğu bir konunun tüm tarihsel gelişimini çok iyi bilmeli ki, alanda yeni bir eser ya da kavram çıktığında, onun gerçekten yeni olup olmadığını bilsin. Bir konunun tarihini bilmek, onu derinlemesine bilmektir.
Bir de konuyu yatay yönde bilmek gerekir. Bir işletme uzmanının, yönetimin tarihini bilmesi derinlemesine bilgi, pazarlama teknikleri konusunda uzmanlaşması ise yatay yönde bir bilgidir. Bir yazar olmak için bence yazarın kendi ana alanından başka bir alanda da örneğin fotoğrafçılık
gibi bir konuda da bilgi sahibi olması, ona iki alan arasında farklı köprüler kurmasına ve yeni bir şeyler söyleyebilmesine fırsat verir.
İyi bir yazar, başta okuru için yazar. Hedef kitlemin enformasyon ihtiyacı nedir, onların bu enformasyonu en iyi alacakları şekilde nasıl yazabilirim, diye düşünür ve ona göre bir yazma yolu seçer. Tabii bir konuyu birden fazla değişik yolla yazma ustalığı varsa. Elbette yazdığınız yayının ve hedef kitlenin bir özelliği vardır. Eğer farklı medyalara yazacak olursanız; yazdığınız medyaların imajına uygun tarzda bir üslup ve biçem seçmek gerekir. Her medyada aynı üslup kullanılamaz.
2001 yılında bir ara Türk medyasında iyi yazar, usta yazar kimdir? tartışması yapılmıştı: Usta yazar, en az dört beş değişik türde dünya kalitesinde eser verebilen yazardır. Tiyatro, öykü, şiir, makale, deneme yazabilecek kadar türleri bilen ve bu türlerde dünya kalitesinde yazabilen yazardır.
Yazarlığa giden birinci yol sanırım, çöp kutusunu kullanmaktan geçer. İlk yazılarımı ortalama altı defa yazdım. Yazdım, birilerine okuttum; eleştirileri -okur geribildirimini- aldım yeniden, yeniden yazdım. Hatta yirmi defa yazdığım bir yazı bile oldu. İyi bir yazar bence altı ayda bir dilbilgisi kitabını gözden geçirmeli. İmla kılavuzunu yanından ayırmamalı. Her yazısını da yazdıktan sonra en az bir defa okumalı. (Ben bazen zamansızlıktan okuyamıyorum ve bu duruma üzülüyorum.)
Nedense bu site ile ilgili buldum ve paylaşayım dedim