Yeni bir sabah Hogwats da başlamıştı. Dönem başlayalı 2 hafta olmuş ve çoğu kişi hayatına alışmıştı. Her ne kadar herkes geçen sene yaşananları unutmamış olsa da… Harry potter bu senesini olğan geçirmek için neredeyse kimse ile konuşmuyor ve mutlu olmaya çalışıyordu. Artık mektuplaşabileceği bir ailesi vardı ve bu ona az da olsa umut veriyordu. Kabus bitmişti. Artık kimse üzülmeyecekti.
Keşke Harry Potter, geçen seferkilerde oldu gibi bu sefer de yanıldığını bilseydi. Hogwarts da hiçbir senesinde normal olamayan çocuk şimdi mi mutlu olacaktı.
“Sana diyorum Harry, o haritayı McGonagall’a vermen gerek. Bak 10 puan gitti bile.” Dedi Hermione. Her gün aynı şeyleri söylüyordu ama nafile. “Kafayı mı sıyırdın sen!? Hermione, o harita Harry’nin babasının. Yani bir düünsene babaının o haritayla oğlunun ilgilenemediğini. Adamcağız her halde kal krizi geçirirken Harry’yi evlatlıktan reddeder.” Dedi Ron yarı alaycı, yarı ciddi bir tavırla. “Haklı Hermione. Bu benim tek şansım. Ayrıca Gryffindor’un puanı düşmüş gibi duruyor . Niye bu kadar az? Daha dün 50 puan fazlasıydı.” Dedi Harry. “Sayende. Dün gece uyur gezer numaran Snape’i gaza getirmiş ve güle güle puancıklar.” Dedi Hermione. Yüzünü asıp balkabağı suyunu kafasına dikti. “Hadi, kalkın. Daha zindanlara ineceğiz.” Diye ekledi kız.
“Niye bu kadar trip yapıyor anlamıyorum. Altı üstü 50 puan. Kafasına takmamalı. Yoksa bu gidişle kafayı yiyecek.” Dedi Ron. Harry ile Hermione’nin arkasından geliyorlardı. “Seni duydum Ronald.” Dedi Hermione. Sesi yeterince gergin geliyordu.
*
Hepiniz 3 parşomen rulosu uzunluğunda galsam özünü yazacaksınız. Getirmeyenlerden 10 puan. Zaten Gryffindor’un bu gidişle kaybedecek puanı kalmayacak değil mi Potter?” dedi Snape. Dün gece ki zaferinden sonra bayağı bir mutlu görünüyordu.
“Bir kere de normal olsan da şu ada bize takmasa Harry.” Dedi Ron. Hermione yolda durup baktı. “Sen ciddi misin, yoksa serap mı görüyorum?” dedi Hermione alaycı bir sesle. “Bu benim Hermione. Sadece o iğrenç kurgağa gözü midemi bulandırdı. Anlarsın ya. 4 saat iksir çekilmiyor.” Dedi Ron.“Beli oluyor.” Dedi Harry ve Hermioen aynı anda.
“Vay vay vay vay. Demek Potter dün gece ki uyurgezerliğini atlatmış.” Dedi Draco Malfoy, kelimeleri uzata uzata. “Baksana Potter, aynında sadece 3 kişi var. Sen bu gidişle arkadaşsız kalırken her halde ben Sihir Bakanı olurum.” Dedi Malfoy, aynı şekilde kelimeler uzatmaya devam ederek.
“Benim bildiğim Malfoy, sihir bakanı olmak için zeka ve bir de…” dedi Hermione, kafasını göstererek “… beyin gerekiyordu. Görüldüğü üzere sende hiçbiri yok.” Dedi Hermione. “Sana söz hakkı veren olmadı Bulanık.” Dedi Malfoy gıcık bir yüz ifadesi ile.
“Vay beee! Liz! Görüyor musun? Bizim Malfoy büyümüş de insanları tehtit edermiş.” Dedi alaycı bir kız sesi. Sesin sahbi biraz sonra kendini gösterdi. Esmer, güzel bir kızdı. Tek sorun. Slytherin cüppesi giymiş olması idi. Çünkü hiçkimse kendi binasından olana hakaret etmezdi. “Gördüm canım. İnan bana çok komik olmuş. Ayrıca Malfoy, sen Potter’ın yanında kimse olmadığını mı söyledin. Hadi ordan be! Bunu söylerken ayna ile mi konuştun? Bana öyle geldi de. Çünkü cesur insanlar daima sevilir. Sende Potter’daki cesater olsaydı onun karşısında değil yanında durman gerektiğini kavrardın.” Dedi başka bir kız sesi. Sahibi ise az önce konuşan kızın yanındaydı. Sarşın, uzun bir kız Slytherin’li.
“Sana ne oluyor Carter!” dedi Pansy Parkinson. “Sen niye ağzına açıyorsan bana da aynından oluyor.” Dedi kız. “Pansy, sus. Onlar buna değmez.” Dedi Malfoy. “Kapa çeneni Draco! Herkes herkesin ne mal olduğunu biliyor. Emin ol burada konuşulmaya değmeyecek bir kişi varsa o da sensin! Emin ol sen Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen’i görsen ya tabanları yağlarsın, ya da diz çöküp…” dedi esmer olan kız. “Uzatma Serena! Bu kadarı haddimize değil. Zaten batan gemiyi ilk fareler terk edermiş. “ dedi sarışın olan kız.
“Siz kimsiniz.” Dedi Hary, şaşkınlık içerisinde onlara bakıyordu. “Ben Elizabeth, yanımdaki de kuzenim Serena. Tanıştığımıza sevindim Harry Potter.” Dedi sarşın olan kız(yani Elizabeth). “Hadi Harry Ortak Salona gidelim. Daha bir sürü ödev var.” Dedi Hermione,kısık bir sesle. Bir an önce buradan gitmek istiyorum dercesine bakıyordu. “Bekle Granger. Daha yeni geldik. Değil mi Potter?” dedi Malfoy. “Kapa çeneni Malfoy!” diye araya girdi Ginny. “Bunlar söylemeden önce bir kez daha düşün istersen kızılcık yuvası.” Dedi Malfoy. “Terbiyeni takın!” diye araya girdi Fred(George da olabilir. Karıştırıyorum.
). “Ne olur yoksa!?” dedi Malfoy alayı bir sesle. “Ascendio!” diye bağırdı Harry (Kişiyi yükseğe sıçratan büyü).
“Barotectioneld” diye Karşılık verdi Malfoy (Güçlü bir savunma büyüsü). “Sersemlet” diye cırladı Pansy (Sersemleti bile bilmiyorsanız yuh artık size!).Pansy isabet ettiren tek kişi olacak ki büyü Ginny’e çarptı. “Çözül!” dedi Hermione. Etrafta uçuşan büyüler bir ara bulunca ayakta sadece 3 kişi kalmıştı. Harry ve Malfoy atışmaya devam ediyordu. “Expelliarmus!” diye bağırdı Malfoy. Harry bu durumda asasınıile beraber yere düştü. “Beni yenemedin Potter! Karanlık Lord’u yendim diye sevinme bence.” Dedi Malfoy alaycı bir sesle. “Bence sen de Potter’ı yendim diye sevinme Draco bak sıra bana geldi. Distrain!” (Kişiyi bayıltır ve uyanınca başında büyük bir acı oluşur 10dk boyunca sürer.)diye bağırdı Elizabeth. Malfoy bir anda yere yığıldı.
“Neler oluyor burada!?Hiiii!” diye bir feryatta bulunda Profesör McGonagall. 10 kadar öğrencinin birbiri ile düello yapması onu etkilemişe benziyordu ama yaralanan yoktu. Kısmen yoktu, Malfoy hariç. Kim yaptı Bunu?!” dedi Profesör bir anda. Elizabeth hiç tereddüt etmeden elini kaldırdı. “Bayan Carter. Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Bu yaptığınızdan sonra ninanızdan 50 puan düşecek.” Dedi ve Malfoy’u yerden kaldırıp revire doğru yol almaya başladı. “Artık 2 binanın puanları eşitlendi değil mi?” diye ordu Elizabeth. “Evet, sağ ol Elizabeth.” Dedi Harry. “Elizabeth deme. Alexis daha kısa onu kullan.” Dedi kız ve gülümseyip yerden çantasını aldı ve uzaklaştı.
*
“Vayy be!” kız sırf puanları eşitlemek için binasından puan sildi.” Dedi Ron. Neşe içerisinde Ortak Salona girerlerken. “Canın acıyor mu Ginny?” diye sordu. Hermione. Ginny sersemlet sayesinde ayağını burkmuştu.
Bir an herşey Harry’e aynı geldi. Sanki daha önce burada bulunmuş gibi. Ama bu imkansızdı. Hiç kimse geleceğe gidemezdi. Görebilir ama gidemezdi. En azından o öyle biliyordu. Ardından bir ses duydu.
Kan kokusu alıyorum. Bu sefer öldüreceğim. Parçalamak istiyorum. Kimse karşı çıkamayacak… Ardından Harry’nin başına korkunç bir ağrı sağlandı. Daha sonrada dışarıdan bir çığlık sesi.
Herkes koridora çıktı. Koridorda bir kız yüz üstü yatıyordu. Teni bembeyaz olmuştu ve gözleri ardına kadar açılmıştı…
To be continued
______________________________
Devam Edecek